Eyl 1, 2012 - Genel    Yorum yok

Gözlerimin uçurumuna düşen üç boyutlu dünya..

Hıncına az gelmesin diye dünya, binlerce mevta ekledim adıma…
Kalbimin kavgasıydı aşk… Yağmurun kaygısı… Ben kaybettim kavgamı… Yağmur susuz, kalbim kavgasız kaldı…
Aşk, zaafiyetiydi bütün ruhların… Söz vermistik elest meclisinde… “Bela” demiştik sadakate… Sadıklığa yeminliyken ihanet bozdu ahdımızı… Önce ahde, sonra aşka ihanet ettik… Kalbimiz karalandı… Aşıkımız yaralandı… Acı en büyük iştirakimiz oldu sonlara… Solumuz aşksız, sonumuz, sonsuz kaldı…

Şimdi kaydımıza geçirilen bu kara habere,
siyahına gecenin, kızıllığına güneşin,
adının masumluğuna, kelimelerin hicranına, bir son bulmalıyız… Bir son bulmalıyız bu rüyaya…
“Gitti, hayat kaldı dünya!
Ölüme meyali olanlar koşsunlar duaya…”

||
Sığmak icin dünyaya, sığındım sana… Yokluğunla hitabıma çok geliyorsun… Bilmelisin… Ölümler gelmeden kapıma, ölmelisin “biz”in yokluğuna…
Şimdi hangi cümlelerin üstüne çarpmalıyım uzun sükunetlerimi? Hangi tümce tam kalmalı özgür satırlarda…

Girdaplarında kaybolduğumun izleridir gözlerimde ki yetim kalmış bakışlar… Susuz nehirlerin kan kusan ateşiyken varlığın, dilime ne anlatsın aynalar?
“Yoktu hiç… Sen kayıp yollarda yokunu kaybeden bir yorgunsun… Acı sıvazlıyor sırtını nicedir… Bilmelisin…” Yarama kabuk, boynuma kemend, aslıma suret düştün…
Şimdi karanlık çökmeden şehre, gitmelisin…
Bu hasret dağlamadan yaralarımızı, bu ızdırap talan etmeden yarınlarımızı, ÖLMELİSİN!

|||
Uzaktan bakınca dünyaya, ne çok benziyor sana…
Aklım almıyor… Aklım ermiyor… Nasıl kaybolur bir sır avuclarımda? Hala darp izleri dururken baş ucumda… Soluğuma bir inilti yayılıyor şairden; “yıkılırsa umutlarım aşksızlıktan/ uçurumlar inşa ederim kırıldığım yerden ” bu aşk kasırgasında hangimiz savrulduk aşksızlığa?

Ölüme kefen biçen aşkların eşiğinden savrukluğumuzmuydu bizi acıyla müttefik kılan?
Her bahar duyumsamaktır solgun papatyaların kırılmışlığını… Her bahar umursamaktır aşkı… (Kitabı, kıbleyi ve mezarı)

Yazık ki duyumsamıyor ve umursamıyoruz!!
Ah kırılmışlık! Kaderdaşım gibi duruyorsun yanağımda… Sufiliğimi kanırtarak geçiyorsun harflerin cografyasından bir başına…

Ah kırılmışlık! Kaderdaşım gibi duruyorsun yanağımda… Umursuyorsun yaramı… Umursuyorum umursamayı…

Dedim ki;
“Aklim almıyor… Aklım ermiyor… Nasıl yıpranır bir kavga, yazılmamış bir kağıtta?”
Dedi ki;
“Aklım almadı, aklım ermedi, nakıs kaldım bir davanın yazılmamış bir kağıtta yıpranmasına… Ve bu yüzden zorum var aklımdan, sorum var aklıma!! Kim yorar kalbini, paçavra bir aşk uğruna?
Üzülme… Aklı olan acısın haline…”

Kelimelerim vardı hafızamı kusarcasına anlatacağım… Boğulurcasına sustum… Çok görmedi susuşumu…

“Üzmek için konuşurlar hep… Sen üzülmemek için sus” dedi…

SUSTUM…

Aleyna YILDIZ

~ 23:00        Etiketler: ,
(1 oy, Ortalama: 5,00 5 oydan)

Diyecek bişeyin varsa ,devam et ,yorum yaz !